Gönderen Konu: BAŞARILI OLMANIN 3 TEMEL KURALI  (Okunma sayısı 2023 defa)

Çevrimdışı gizem316

  • Super Moderator
  • Daimi Uye
  • *****
  • İleti: 1540
  • Teşekkür: 39
  • özlüyorum seni zamanla barışamadım..yine hüzün:((
BAŞARILI OLMANIN 3 TEMEL KURALI
« : Şubat 15, 2009, 02:08:24 »
BAŞARILI OLMANIN 3 TEMEL KURALI
Alice: Hangi yoldan gideyim?
Tavşan: Nereye gideceğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin hiçbir önemi yok
Lewis

Karayı Görebilseydim...
Florence Chadwick, hem Fransa’dan İngiltere’ye, hem de İngiltere’den Fransa’ya yüzerek Manş denizini her iki yönde geçen ilk bayan yüzücüydü. Bir ideali daha vardı: Catalina Adası’ndan California sahiline kadarki 21 millik mesafeyi yüzen ilk bayan olmak... Ama bu iş hiç de o kadar kolay olmayacaktı.
Yılın en sıcak günlerinden olan 4 Temmuz’da bile, yüzeceği denizin suyu insanın bedenini uyuşturacak kadar soğuktu. Hava o kadar sisliydi ki, yüzücü kendisine eşlik eden tekneleri zorlukla seçebiliyordu. Üstelik o bölgede köpek balıkla-rına da rastlanıyordu.
Florence, soğuğa ve köpek balıklarına rağmen tam 15 mil yüzdü. Teknede bulunan annesi ve antrenörü “Başaracaksın! Az kaldı!” diye bağırıyorlardı. Televizyonlarının başında onu seyreden milyonlarca insan, başarısı için dua ediyordu. Sonra 5 mil daha yüzdü. Hatta California sahillerine sadece yarım mil kaldı. Teknedekilerin bütün teşviklerine rağmen kendisini sudan çıkarmalarını istedi. Herkes hayal kırıklığı içindeydi. Sadece birkaç kulaçlık bir mesafe kalmışken, başarılı yüzücü vazgeçmişti.
Florence Chadwick, daha sonra başarısızlığının nedenini şöyle açıkladı:
“Önümde hiçbir şey göremiyordum. Karayı görebilseydim, başarabilirdim!”
Onu durduran ne soğuk, ne on altı saat süreyle kulaç atmanın yorgunluğu, ne de köpek balıklarıydı. Başarısızlığına hedefini görememesi neden olmuştu!
İki ay sonra, Florence yine denedi. Su yine soğuktu, köpek balıkları yine vardı, sis yine her şeyin üstünü örtüyordu. Ama bu defa, Florence sisin ardında bir yerde kıyının olduğunu düşünerek yüzdü hep. Sahili hayal ederek attı kulaçlarını. Ve başardı! Catalina Kanalını geçen ilk kadın unvanını kazandı. Hem de erkeklerin rekorunu iki saat farkla geçerek!
Deneme sınavlarından istediğim başarıyı elde edemiyorum.” “İçimden bir türlü çalışma isteği gelmiyor.” “İçimden çalışma isteği geliyor da ben mi çalışmıyorum!” “Dersin başına oturduğumda canım sıkılıyor ve çalışma masasından kalkıyorum; ders çalışmak için ilham bir türlü gelmiyor.”
Bu ve benzeri cümleler zaman zaman hepimizin sarf ettiği cümleler adeta. Beyaz atlı bir prens(es) gelip bizi bu dertten kurtarsa ya da birileri öyle cümleler kurarak bizi etkilese ki içimizdeki çalışma isteğini durduramasak... Ne güzel olurdu değil mi?
Bu masallarda olacağına göre bizim içine düştüğümüz kısırdöngüden çıkabilmek için kendimizi iyi tanımamız gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Gelin bu kısırdöngüden çıkmak için ne yapmamız gerektiğini değerlendirelim.
Derslerde istediği başarıyı gösteremeyen bir öğrenci; sebeplerin (derslerde anlatılanları anlayamama, soru çözmede yeteri kadar başarılı olamama, kavramsal ilişki ağlarını görememe v.b.) sonuçları (deneme sınavında başarılı olamama), sonuçların da (deneme sınavlarında başarılı olamama) sebepleri şekillendirdiği bir kısırdöngünün içine girmiştir adeta. Başarılı olamadığımız için derslere çalışma arzusu duyamayız; çalışma arzusu duymadıkça merak ve ilgi duymayız; merak ve ilgi duymadığımız için de derslere çalışmak istemeyiz. Bu bir kısırdöngü değil de nedir? Zira anlamadığımız şeylerden zevk alamaz ve ona ilgi de duyamayız. En sonunda belki de o konuda kendimize olan güvenimizi bile kaybedebiliriz.
Derslerden uzaklaştığınızı hissediyorsanız, ödevlerinizi yapmakta zorluk çekiyorsanız ve dahası dersler bir an önce bitse diye hapishaneden çıkacağı günü bekleyen bir mahpus gibi günleri ve hatta dakikaları sayı-yorsanız, öğrenmenin ve öğrenilen konuların siz de uyandıracağı zevkin tadına varamamışsınız demektir.
Peki, bu ve benzeri problemlerin ortaya çıkmasının sebepleri nelerdir? Neden bazı insanlar daha başarılı iken diğerleri daha az başarılıdır? Başarılı insanlar ile yaptıkları işlerde başarısız olan insanların genel özellikleri nelerdir? Bu yazının konusu, genelde, başarılı olan insanların, özelde de, Öğrenci Seçme Sınavı’nda hedefledikleri başarıyı yakalayan öğrencilerin başarılı olmalarını sağlayan özelliklerdir.
Ancak isterseniz bu kez farklı bir yol izleyelim ve öncelikle “Nasıl başarısız olunur?”, “Başarısız olmak için nasıl davranmak gerekir?” ve “Başarısız olmak için ne tür özelliklere sahip olmak gerekir?” sorularını cevaplayalım. Daha sonra da, eğer ilginizi çekerse, nasıl başarılı olunabileceğini birlikte görelim.
Başarısızlığa Giden Yolda Yolcu Olmak
Her durumun kendine özgü birtakım vasıfları vardır. Kişi eğer, o vasfa sahip olmak istiyorsa o vasfa ait gereklilikleri de yerine getirmek zorunda olduğunu bilmelidir. Başarılı olmanın temel formülleri gibi başarısız olmanın da bazı püf noktaları vardır. Gelin şimdi başarısızlığa giden yolda nasıl davranmak gerekir? soru-suna, yaptıkları işlerde başarılı olamayan insanların genel niteliklerini gözden geçirerek başlayalım.
Başarısız insanların genel özellikleri şunlardır:
1.Başarabileceklerine dair özgüvenleri ve inançları yoktur. Üniversite sınavında başarılı olmak için çalışmaya başlamış olabilirsiniz. Ancak bu çalışma işini kararlılıkla sürdürmüyorsanız başarılı olabilmeniz zordur.  Kararlılık ise başarabileceğine dair kendinize güven duymanıza bağlıdır. Bu yüzden ÖSS’de başarısız olmak istiyorsanız, kararlılığınızı başarılı olamayacağınıza yönelik bir inançla balta-lamalısınız.
2.Sürekli endişeli oldukları görülür: Özgüven eksikliği insanlarda başarılı olamama korkusunu ve endişesini de beraberinde getirmektedir.
3.Çalışma azmi ve alışkanlığına sahip değildirler.
4.Amaca değil, başarısızlıklarına odaklanırlar.
5.Hedef koyarlar; ancak bu hedefe en kısa yoldan nasıl ulaşabileceklerinin planını yapmazlar.
6. Hedeflerine ulaşmalarını engelleyecek bir problemle karşılaştıklarında hemen vazgeçerler.
Yukarıdaki özellikler, yaptıkları işlerde başarılı olamayan kişilerin genel özellikleridir. Peki, bu tür insanların yaptıkları işlerde (yarım yamalak da olsa) karşılarına çıkan en büyük sorunun ne olduğunu hiç düşündünüz mü? Bu problem “verimli olamama”dır. Verimli olamama doğrudan kişisel özelliklere bağlı bir problemdir. Ancak yapılan işin niteliğine gönderme yapar. Daha açık bir ifadeyle “Çok çalışıyorum; ama bir türlü başarılı olamıyorum.” diyen bir öğrencinin yaşadığı sorun aslında verimli çalışamamaktır. Peki verimlilik probleminin ortaya çıkmasını sağlayan faktörler nelerdir? Eğer sizde verimlilik probleminizin olduğunu düşünüyorsanız, bunun sebebi aşağıdakilerden bir ya da daha fazlası olabilir:  Bunlar:
a.  Hedefleri açık ve net olarak belirlememek:
Eğer hedefinizi açık ve net olarak belirlemediyseniz hangi işleri daha önce yapmanız gerektiğini ve bunları nasıl organize etmeniz gerektiğini bilemezsiniz.
b.  Yapılacak işleri önem ve acili yet sırasına göre düzenlememek:
Üniversiteye hazırlanan bir öğrenci olarak hangisi sizin için daha önemli: Arkadaşlarla sohbet etmek mi, TV’de sevdiğiniz bir programı seyretmek mi yoksa ders çalışmak mı?
Öncelikli olanın hangisi olduğuna karar vermelisiniz. Aksi takdirde başarılı olmak için yapma(ma)nız gerekenlerin bir listesini çıkartmanız size herhangi bir fayda sağlamayacaktır.  Doğal olarak da size daha kolay ve eğlenceli gelen şeyleri tercih etme ihtimaliniz daha yüksek olacaktır.
c. Günlük, haftalık ve aylık bir program yapmadan çalışmak:
Bir plan yapılmadan başlanılan her iş verimlilik sorunuyla yüz yüze gelmeye mahkumdur.
d. Çalışmayı kesintiye uğratmak ve ertelemek:
Bir plan yaptınız. Ancak yapılan plana uymuyor ve başka şeylerle ilgileniyorsanız dönüp arkanızda bıraktığınız şeylere bir bakmalısınız.
e. Bilgi ve anlayış düzeyine uygun olmayan kaynaklardan çalışmak:
Verimsizliğe neden olan faktörlerden biri de eğitim hayatı boyunca edinilen bilgi ve anlayış durumuna uygun bir noktadan (kolay ya da orta derece zorlukta bir çözümlü soru bankası, yaprak test, dergi v.b.), yani anlaşılması ve çözülmesi daha kolay kaynaklardan çalışmamaktır.  Bu nokta ne ümitsizliğe ve yılgınlığa düşürebilecek derecede zor ne de ilgi ve merakı söndürecek kadar kolay olmalıdır.