Gönderen Konu: ATATÜRK KÖŞESİ  (Okunma sayısı 19657 defa)

Çevrimdışı gizem316

  • Super Moderator
  • Daimi Uye
  • *****
  • İleti: 1540
  • Teşekkür: 39
  • özlüyorum seni zamanla barışamadım..yine hüzün:((
Türk Gençliğine Mesaj
« Yanıtla #30 : Ekim 21, 2007, 14:35:30 »
Türk Gençliğine Mesaj

Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden, mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bitâp düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!

Kemal Atatürk

Çevrimdışı gizem316

  • Super Moderator
  • Daimi Uye
  • *****
  • İleti: 1540
  • Teşekkür: 39
  • özlüyorum seni zamanla barışamadım..yine hüzün:((
Türk Ordusu’na Mesaj
« Yanıtla #31 : Ekim 21, 2007, 14:37:12 »
Türk Ordusu’na Mesaj
Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber medeniyet nurları taşıyan kahraman Türk Ordusu!

Memleketini en buhranlı ve müşkül anlarda zulümden, felaket ve musibetlerden ve düşman istilasından nasıl korumuş ve kurtarmış isen, Cumhuriyet’in bugünkü feyizli devrinde de, askerlik tekniğinin bütün modern silah ve vasıtalarıyla mücehhes olduğun halde, vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur.

Türk vatanı ve Türklük camiasının şan ve şerefini, dahili ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an ifaya hazır ve amade olduğuna benim ve büyük ulusumun tam bir iman ve itimadımız vardır. Büyük ulusumuzun Ordu’ya bahşettiği en son sistem fabrikalar ve silahlar ile bir kat daha kuvvetlenerek büyük bir feragat-i nefis ve istihkar-ı hayat ile her türlü vazifeyi ifaya müheyya olduğunuza eminim. Bu kanaatle Kara, Deniz ve Hava Ordularımızın kahraman ve tecrübeli komutanları ile subay ve eratını selamlar ve takdirlerimi, bütün ulus muvacehesinde beyan ederim.

Kemal Atatürk
(29 Ekim 1938 - Atatürk’ün Cumhuriyet’in 15. yıldönümü nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Ordusu’na mesajı)

Çevrimdışı can__su

  • Okuyucu
  • *
  • İleti: 0
  • Teşekkür: 13
ATATÜRK RESİMLERİ..
« Yanıtla #32 : Ekim 26, 2007, 19:56:54 »












« Son Düzenleme: Kasım 01, 2007, 17:43:37 Gönderen: gizem316 »
~~hayat üç buçukla dört arasındadır....
              ya üç buçuk atarsın....
       ya da dört dörtlük yaşarsınn.....~~

Çevrimdışı _PFİZER_

  • Daimi Uye
  • *****
  • İleti: 518
  • Teşekkür: 24
ATATÜRK RESİMLERİ..
« Yanıtla #33 : Ekim 26, 2007, 22:03:38 »
EY MUSTAFA KEMAL...

Gafil, hangi üç asır, hangi asır,
Tuna ezelden Türk diyarıdır.
Bilinen tarih söylememiş bunu,
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
Dinleyin sesini doğan tarihin,
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak.
Yaşanan tarihi gömüp doğru tarihe gidin.
Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,
Avrupa' nın Alpler' inde Oğuz torunları,
Doğudan çıkan biz, batıda yine biz;
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz.
Hep insanlar kendini bilseler,
Bilinir o zaman ki hep biriz.
Türk sadece bir milletin adı değil
Türk bütün adamların birliğidir.
Ey birbirine diş bileyen yığınlar!
Ey yığın yığın insan gafletleri!
Yırtılsın gökteki gafletten perde,
Hakikat nerede?  ....
« Son Düzenleme: Kasım 03, 2007, 13:48:32 Gönderen: gizem316 »

Çevrimdışı _PFİZER_

  • Daimi Uye
  • *****
  • İleti: 518
  • Teşekkür: 24
ATATÜRK'Ü ANLAMAK!!!
« Yanıtla #34 : Ekim 26, 2007, 22:14:16 »
ATATÜRK'TEN SON MEKTUP

Siz beni halâ anlayamadınız .
Ve anlamayacaksınız çağlarca da...
Hep tutturmuş "Yıl 1919, Mayıs'ın 19'u" diyorsunuz.
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz .
Mustafa Kemâl'i anlamak bu değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.

Bırakın o altın yaprağı artık,
bırakın rahat etsin anılarda şehitler.
Siz bana, neler yaptınız ondan haber verin.
Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin ?
Mustafa Kemâl'i anlamak yerinde saymak değil.
Mustafa Kemâl'in ülküsü, sadece söz değil.

Bana, muştular getirin bir daha,
uygar uluslara eşit yeni buluşlardan..
Kuru söz değil, iş istiyorum sizden anladınız mı ?
Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı ?
Mustafa Kemâl'i anlamak avunmak değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.

Halâ, o, acıklı ağıtlar dudaklarınızda,
halâ oturmuş, 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz .
Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın !
Uluslar, fethine çıkıyor, uzak dünyaların..
Mustafa Kemâl'i anlamak gözboyamak değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil..

Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız ;
laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil.
Bilim ağartsın saçlarınızı.. Kitaplar..
Ancak, böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar...
Mustafa Kemâl'i anlamak ağlamak değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.

Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü..
Görüyorum ki, halâ aynı yerdesiniz, hiç ilerlememiş,
birbirinize düşmüşsünüz, halka eğilmek dururken.
Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen ?
Mustafa Kemâl'i anlamak itişmek değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.

Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla.
Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla.
Bu vatan, bu canım vatan, sizden çalışmak ister,
paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter !
Mustafa Kemâl'i anlamak aldatmak değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil...

ESİN AVŞAR

  • Ziyaretçi
ATAMIZ SAYESİNDE NE KADAR RAHAT UYUYORUZ Kİ; HALA UYANAMADIK ?
« Yanıtla #35 : Kasım 05, 2007, 13:16:17 »
AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasını  öngörülüyor !  
Ulusal  bilincimizi yavaş  yavaş  yok etmelerine izin vermek istemiyorsanız; iletebileceğiniz kadar iletiniz!    





İzmir kurtulmuş, çok tatlı bir yorgunluk, Ankara'ya hareket edecekler... Trene binerler ve kompartımana çekilirler.
Ertesi gün, yaveri, Atatürk’ün kompartımanının kapısını çalar. Atatürk, yorgun, bitkin bir halde kravatını yıkamaktadır. Yaveri: "Paşam bu ne hal, hiç uyumadınız herhalde; niye böylesiniz", der.
"Çocuk, kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşsunuz, kolumu yastık yaptım ağrıdı, setremi yastık yaptım üşüdüm, uyumadım kalktım", der.
Yaveri: "Aman Paşam! Birimize haber vereydiniz; hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik", der.
Ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan tarihi bir cevap verir:
"Geç fark ettim, hepiniz en az benim kadar yorgundunuz, hiç birinize kıyamadım. Önemli olan benim uyumam değil; milletimin rahat uyuması".

ATAMIZ SAYESİNDE NE KADAR RAHAT UYUYORUZ Kİ; HALA UYANAMADIK ?

Çevrimdışı can__su

  • Okuyucu
  • *
  • İleti: 0
  • Teşekkür: 13
EY MİLLETİM!!!
« Yanıtla #36 : Kasım 07, 2007, 11:25:20 »
"Ey milletim,
Ben, Mustafa Kemal'im...
Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,
Hâlâ en hakiki mürşit, değilse ilim,
Kurusun damağım, dilim.
Özür dilerim...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...


Özgürlük hâlâ,
En yüce değer
Değilse eğer...
Prangalı kalsın diyorsanız, köleler...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...


Yoksa, çağdaş medeniyetin bir anlamı,
Ortaçağa taşımak istiyorsanız zamanı,
Baş tacı edebiliyorsanız
Sanatın içine tüküren adamı...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...


Yetmediyse acısı, şiddetin, savaşın.
Anlamı kalmadıysa
Yurtta sulh, dünyada barışın.
Eğer varsa ödülü, silahlanmayla yarışın.

Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Özlediyseniz fesi, peçeyi.
Aydınlığa yeğliyorsanız, kara geceyi.
Hâlâ medet umuyorsanız
Şıhtan, şeyhten, dervişten.
Şifa buluyorsanız,
Muskadan, üfürükçüden...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...


Eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek...
Kara çarşafa girsin diyorsanız,
Yobazın gazabından ürkerek...
Diyorsanız ki, okumasın Kadınımız, kızımız;

Budur bizim alın yazımız...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...


Fazla geldiyse size,
Hürriyet, Cumhuriyet...
Özlemini çekiyorsanız,
Saltanatın, sultanın...
Hâlâ önemini anlayamadıysanız,
Millet olmanın...
Kul olun, ümmet kalın,
Fetvasını bekleyin, Şeyhülislamın...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi.
RAHAT BIRAKIN BENİ..."
~~hayat üç buçukla dört arasındadır....
              ya üç buçuk atarsın....
       ya da dört dörtlük yaşarsınn.....~~

Çevrimdışı can__su

  • Okuyucu
  • *
  • İleti: 0
  • Teşekkür: 13
*BİR TÜRK GENCİNİN ATA'YA HİTABESİ*
« Yanıtla #37 : Kasım 07, 2007, 16:59:54 »


Sevgili Atam!

Bu hitabeyi gelecek güzel günlerden çoktan umut kesmiş,

Temel eğitimini tamamlamış ve ancak şimdilerde seni tanıyabilmeye başlayan, Türk istikbalinin evlatlarından biri olarak yazıyorum.

Seni ilk gördüğüm günü dün gibi hatırlarım.

İlkokul birdim. Miniciktim. Elimde beslenme çantam, önlüğümün cebinde annemin sevgisi, sınıfımda bilim öğrenecektim.

Karatahtanın dört parmak üzerine ortalanmış çerçevenin içinden bana bakıyordun. Bakışların keskindi.

ABC'den sonra ilk öğrendiğimdin; Gazi Mustafa Kemal'din. Çocuktum...

Bana, bize, tüm dünya çocuklarına bayram armağan etmiştin.

Armağanını, uygun adım sol-sağ-sol Sol-sağ-sol Kutladık...

Kaçımızın ayağı su toplamıştı, kaçımız bayılmıştık... Biz bayramlarda ağlayan çocuklardık..

(Ne zaman salıncakta sallanan fotoğrafını görsem, geçen 23Nisan'lara
yanarım.)

Ortaokul ve lisede hep seni anlattılar bana...

Dünyaya ancak yüz yılda bir gelen dahiydin...

Şahin bakışların vardı, hürriyete âşıktın...

En azılı düşmanlarına karşı bile merhametliydin, Ama savaş meydanlarında
karşında kimse duramazdı.

Aslandın, kaplandın, kartaldın, panterdin...

Özgür geleceklere açılan pencereydin.

Sözün özü benim sevgili atam;

Kodumu oturtan milli eğiticiler böyle anlatmışlardı.

Beni milli bir şekilde eğitenler,

Failatün, failatün, failatün, failün ölçü sistemini, Niagara Şelalesi'nin
yükseklik ve debisini,

Yes, it is a pencil demesini, Deli İbrahim'in küpesini, Bir bir kafama
yerleştirdiler de;

Bana senin insan yönünü anlatmadılar.

Sigara tiryakisi olduğunu, Rakı içtiğini, Âşık olduğunu, Evlendiğini,
Boşandığını,

Kim bilir kaç geceler Savaş meydanlarında cesetlere bakıp için için
ağladığını,

Özlemlerini, hasretlerini, Geleceği kazanmaya dair fikirlerini,
Anlatmadılar.

Bana, bize, tüm dünya gençlerine Bayram armağan etmiştin.

Armağanını, uygun adım sol-sağ-sol sol-sağ-sol Kutladık...

Kaçımızın ayağı su toplamıştı.

Kaçımız kıçına yediği sopa yüzünden altına işemişti. Biz bayramlarda bunalan gençlerdik.

( Ne zaman baloda smokinli fotoğrafını görsem, geçen 19 Mayıs'lara yanarım.)



Bir yandan;

Heykellerini diktik,

Dağa-taşa siluetlerini çizdik, Her kitaba, her yazıya Mutlaka senden
alıntılar yerleştirdik.

Bir yandan;

Her işin kolayına kaçtık,

Ticarette kazık attık,

Üretim yerine kopyaladık,

Bilim adamlarını sindirdik,

Aydınları yargıladık,

Yoktan yere nice vatan hainleri ürettik, Çoktan yere nice amaçsız gençler yetiştirdik.

Zeki, çevik ve aynı zamanda düzenciydik.

Eğitimi siyasete kurban verdik,

Ekonomiyi siyasete kurban verdik, Aydınlık olması gereken gelecekleri
Siyasete kurban verdik.

Varlığımız siyasi emellere armağan oldu...

Benim biricik Atam;

Biz Demokles'in kılıcını sapından değil Keskin yanından tutmayı marifet bildik.

Sözün özü sevgili Atam ;

Senin ruhunu gıdım gıdım içtik,

Tükettik... Tükettik... Tükettik...

Dedemden babama, babamdan bana Politikacı tabiriyle "enkaz devralmış"
bulunmaktayız.

Bu gidişle biz, çocuklarımıza devredecek Enkaz bile bulamayacağız...

Türk'tük, doğruyduk, çalışkanlığımız şüpheli;


Birinci vazifemiz; Türk istiklalini ve Türk Cumhuriyeti'ni İlelebet muhafaza ve müdafaa etmek,

Ülkümüz; Yükselmek, ileri gitmekti...

Uzun bir yoldu...

Yorucu ve yıpratıcıydı...

Adidas'larımız eskidi, McDonalds’ta mola verdik.

Belki de "Bir Türk dünyaya bedeldir" deyişini Biz "Her Türk dünyaya
bedeldir" anladığımız için emanetini,

1 milyon beş yüz seksen bin kat küçültmeyi becerdik...

Verdiğin en önemli görev:

Bu ahval ve şeriat içinde dahi vazifem

Türk istiklalini ve cumhuriyetini İlelebet muhafaza ve müdafaa etmektir,
bilirim.

Muhtaç olduğum kudretin,

Sana güvenimde mevcut olduğunu belirtir, ellerinden hasretle öperim...
~~hayat üç buçukla dört arasındadır....
              ya üç buçuk atarsın....
       ya da dört dörtlük yaşarsınn.....~~

SeZaRXXL

  • Ziyaretçi
ATATÜRK
« Yanıtla #38 : Kasım 07, 2007, 17:02:11 »
AŞAĞIDAKİ YAZIYI BİR ORTAOKUL ÖĞRENCİSİ, OKULUNUN DUVAR GAZETESİNE


YAZMIŞ.




İNANILMAZ GUZEL VE FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI

İYİ DE YAPMIŞ.







Bu ülkede yasayan her insanin bağımsızlığını ve demokrasisini


borçlu olduğu
insan:


ATATÜRK...



Gençliğinde kot pantolon giyememiş.


Sevgilisinin elinden tutup
hasılat rekorları kiran bir sinema filmine gidememiş...
Padişah ona Trablusgarp Cephesi'nde görev verdiğinde, lüks uçak
şirketinin,
first class koltuğunda viskisini yudumlayarak görev yerine gidememiş...


Halkına bağımsızlık fikrini anlatabilmek için kortej
esliğinde
Mercedes'lerle gezememiş Anadolu'yu...
Kurtuluş hareketini başlatmak için 19 Mayıs'ta Samsun'a ayak basan
ayağında
spor ayakkabısı ya da kovboy çizmesi yokmuş...
Kazandığı her savaştan sonra savaş sahasına fırlayıp moral veren
mini etekli
ponpon kızlar da yokmuş...
Tarih kitaplarına bakılırsa, Yunanlıları İzmir'den denize
döktükten sonra
timsah yürüyüşü de yapmamışlar...
Ülkesinde yapacağı devrimleri, unutmamak için not
alacağı bir
cep bilgisayarı olmadığı gibi, kendisine suikast girişiminde
bulunacakları
da cep telefonundan öğrenememiş!
Atatürk için üzülüyorum. Dağ gibi adam, bir radyo programına faks
çekemeden,
İsmet Pasa için Safiye Ayla'dan bir istek parçası isteyemeden
gitti ..


Lozan Zaferi'nden sonra veya Cumhuriyet'in ilanından sonra
arabaya atlayıp
sabahlara kadar korna çalıp, elinde bayraklarla sokaklarda tur
atamadı.


Evinin balkonuna çıkıp, bir şarjör mermiyi havaya sıkamadı.
Atatürk'e acıyorum...








Sen kalk, dört kadınla evlenebileceğin bir


dönemde dünyaya gel,


sonra değerini bilmeyip tek kadınla evlilik sistemini
getir. Aaaah ah...
Çılgın diskolara gitmek, sabahlara kadar içip, içip rock yapmak,
babasının mersedesini alıp söyle bir Emirgan turu çekmek dururken...
Bunları yapmadı Atatürk...


Keyif çatmadı...
Tüm hayatini ülkesinin kurtuluşuna ve uygarlaşmasına harcadı...


ISTE ONUN IÇIN BÜYÜK ADAMDI ATATÜRK HER FIRSAT ELINDE VARDI. O ISE
SADECE
BU MILLETIN BAGIMSIZLIGINI ISTEDI.


BÜTÜN SUÇU


2 KADEH RAKI IÇMEKTI
O KADAR.....

Çevrimdışı can__su

  • Okuyucu
  • *
  • İleti: 0
  • Teşekkür: 13
EY Yüce Türk , Ulu Türk
« Yanıtla #39 : Kasım 07, 2007, 19:06:09 »
EY Türk!

Türk'sün, Türk'ün kim olduğunu bil!

Bundan en az on bin yıl önce, Avrasya'nın ortalarında, birbirine bağlı denizlerden oluşan bir iç deniz ve o denizin çevresinde yaşayan bir millet var idi... Bu millet o çağdaki adı UYGUR olan TÜRK MİLLETİ idi.

Dünyanın başka yerlerinde yaşayan halklar avcılık ve toplayıcılık dönemini yaşarken TÜRKLER, TARIM VE HAYVANCILIK çağını yaşıyorlardı. Tohumu toprağa ekip ürün almayı; hayvanları alıştırıp onlardan yararlanmayı biliyorlardı.
Başkaları mağaralarda, ağaç kovuklarında yaşarken TÜRKLER, köyler, çadır köyler ve şehirler kurmuşlardı; madenleri eritip onlardan aletler yapıyorlardı. Ortak yaşamanın gereği olan TÖRE'leri ve varlığın gizlileriyle ilgili İNANÇLARI vardı.

TÜRKLER, GÖK TANRI'ya inanıyorlardı. GÖK TANRI bu dirlikte inançlı ve erdemli yaşayanları UÇMAK'a, inançsız ve erdemsizleri de TAMU'ya atardı,
GÖK TANRI, gökyüzündeki varlıkları, yeryüzünü ve kişioğlunu yaratan TEK TANRI idi...

TÜRK, GÖK TANRI'nın kişioğlunu yönetmek ve yönlendirmek için yarattığı ÖZEL bir millet idi...

İçdeniz kurudu
İÇDENİZİN kurumasıyla TÜRK'lerden, başka yerlere göçler oldu. Göç eden TÜRK'ler; gittikleri yerlerdeki yerli halkları yönettiler; yönlendirdiler ve UYGURLAŞTIRDILAR... Yani uygarlaştırdılar... UYGARLIK yeryüzüne böyle yayıldı... Hint, Çin, Sümer, Maya, Etrüsk, Roma, Öncül Yunan ve Anadolu uygarlığı böyle kuruldu.
Gidenler sayıca az idiler... Yerliler çok... Azlıklar, çoklukların içinde eriyip gittiler... Yeni halklar oluştu. Bu yeni halkların dillerine Türkçe sözler girdi... Çok, çok...
Avrupa'nın ortasındaki ALP Dağları'nın da, Amerika'daki ANT Dağları'nın da adını TÜRKLER koydu.

Ne diyordu ATATÜRK:

Asya'nın ortasında Oğuz oğulları
Avrupa'nın Alpleri'nde Oğuz torunları
Doğudan doğan biz, batıda yine biz.

On bin yıl içinde adımız UYGUR da oldu; KUN da... Başka adlar da aldık... Bizim adımız andımız oldu... Ve gerçekte her çağda biz TÜRK olduk...
Kim bizim ruhumuzun derinliklerine girdiyse TÜRK oldu; kim çıkıp gittiyse bizden başka oldu... TÜRK hep var oldu.

Sanayi icat oldu
On bin yıllık TARIM ve HAYVANCILIK UYGARLIKLARI döneminin BİRİNCİL ULUSU biz idik...
Anlatması uzun sürer ama gerçektir. SANAYİ UYGARLIĞINI kaçırdık. Ve üç yüz yıldır öncü konumumuzu yitirdik.
Şimdi BİLGİ ÇAĞI'nı yaşıyoruz... Ne yazık ki onda da öncü değiliz. Başkaları buluş yapıyor; üretiyor, biz tüketiyoruz.
Yeni girilmekte olan NANO-TEKNİK çağına herkesten hızlı girmek ve sonra gelecek büyük gelişmelerin öncüsü olmaya ne dersiniz?

Diyorum ki;

Ey TÜRK!
Türk'sün! Kim olduğunu bil!
Binlerce yıllık geçmişini hatırla!
Silkin! Titre ve kendine dön!
Aklı ve bilimi yol gösterici yap! Türklüğünün derin ruh köklerinden güç al ve sıçra!
Gelecek çağı bugünden yaşa! Bütün gücünle eğitime yönel! Bilimlik çalışmaları ve en derin teknik araştırmaları destekle...
Alabildiğine...
ATATÜRK'ün açtığı yola yönel!


                                                                                                                               Namık Kemal Zeybek
~~hayat üç buçukla dört arasındadır....
              ya üç buçuk atarsın....
       ya da dört dörtlük yaşarsınn.....~~

Çevrimdışı can__su

  • Okuyucu
  • *
  • İleti: 0
  • Teşekkür: 13
Ynt: ATATÜRK HAKKKINDA HERŞEY...
« Yanıtla #40 : Kasım 07, 2007, 19:09:14 »
BİR ASKERİN MEZARINA

Şurada, kabrin üzerinde konulmuş bir,
Beyaz taş var, onun altında bayraklar
Temevvüç ederken, kelleler uçuşurken...
Celâdeti tâbân olurken aldığı cerîhai mevt
İle bu âlemi hîçîye vedâ etmiş bir
Asker yatıyor...
Onun hâbı istirahate çekildiği şu
Makberin üzerine rüfekası eşki teessür döktüler.
Kadınlar dümü rizi mâtem oldular. İhtiyarlar
Nâle eylediler, çocuklar ağladılar.
Şu söğüt ağacının nim setreylediği senin
Mezarın üzerine bir zırh başlık ile kılıç hak,
Olunmuştur. İşte orası o kahramanı muhteremin
Câyi istirahatidir. Ne mutlu ki, hâki pâye vatan
Ona nâilini intizar olmuş!...

MUSTAFA KEMAL
· Harbiye talebesi iken yazmıştır.


HAKİKAT NEREDE?

Gafil, hangi üç asır, hangi on asır
Tuna ezelden Türk diyarıdır.
Bilinen tarihler söylememiş bunu
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
Dinleyin sesini doğan tarihin,
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak
Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin.

Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,
Avrupa'nın Alplerinde Oğuz torunları
Doğudan çıkan biz
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz
Türk sadece bir milletin adı değil,
Türk bütün adamların birliğidir.
Ey birbirine diş bileyen yığınlar,
Ey yığın yığın insan gafletleri
Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde,
Hakikat nerede?

MUSTAFA KEMAL



BEŞİKE HÂDİSESİ İÇİN

Çıkıyor gönüllere istimdadı
Sâmiamda vatanın feryâdı
Çıkıyor gönüllere istimdadı
Yaralı bir ananın evlâdı
Etmesin mi anaya imdadı?

Rumeli can veriyor yok mu ilaç.
Edelim sıhhatini istimzaç;
Etmeyelim kimseyi izaç?

Zırhlılar her yeri tehidt ediyor,
Makedonya bunu tes'it ediyor.
İnkırazı bize teyit ediyor.

Yemenin purişi malumu cihan
Ne için eyledi millet isyân?
Zulme ister mi bu yoldan burhan
Turuşkalar bile aldı meydan

Hani kânun-u adaâlet nerede?
Mülk-ü millette himâye saadet nerede?
Haricen mülk-ü himaye nerede?
Bizde evvelki şecaat nerede?

Gelse Ertuğrul şöhret-i pervas
Eder elbette tahayyür ibraz
Vatanın feyzine kâdir olamaz
Yeniden fethine verseydi cevâz...

Yıldırım görse şu ahvâlimizi
Ateş kahrı yakar hâlimizi,
Af eder mi bizim efâlimizi,
Mahveder cumle-i emsâlimizi,

Ey büyük Fâtih'i İstanbul'un...
Bu revş olmadı mı makbulün
Sây ile toplanılan mahsulün
Berhava oldu fakat meçhulün...

Yazık oldu Vatana âh yazık...
Her ağızdan çıkıyor: Eyvâh yazık!..
Acısın bizlere, âh yazık!

MUSTAFA KEMAL
· Sinop 25 Kânunu Evvel 321 (1905)


HAYAT SERENADI

Atatürk'ün Salih Bozok'a yazdığı mektuptan :

"Bir Fransız şairi hayatı şöyle tarif ediyor :

Hayat kısadır,
Biraz hayal,
Biraz aşk
Ve sonra Allahaısmarladık.

Diğeri de :
Hayat boştur.
Biraz kin,

KASİDEİ İSTİBDAT YAHUT KIRMIZI İZLER

Bir köhne kadit parçası, bir çehrei menhus,
Zulmetler içinde mütereddit, mütelâşi,
Daim mütefekkir görünen, kendine mahsus
Efkârı sakimane ile âleme karşı
Ateş saçarak etmede her gün bizi tehdit,
Âmali harisanesini eyledi tezyit...
Gördükçe bu mazlumlarını, sinesi mağrur,
Tırnaklarını aileler kalbine saplar;
Mağdurlarının her biri bir kûşede ağlar,
Katlandı vatan görmeğe evlâdını makhur...
Birçoklarımız mahpes-ü menfada süründük.
Ey gazii mecruhu vega dideye döndük.
Ey kanlı eliyle vatan âmaline hail,
Ey enmilei sürbu cinayata delâil
Teşkil eden ey köhne kadit, katili efkâr,
Ey katili şübbanı vatan, katili ahrar,
Ey varlığı bir millet için bâdii zillet.
Ey çehresi ifrite veren dehşeti vahşet,
Zindanları, menfaları, mahpesleri doldur,
Ziniciri esaretle bütün hisleri dondur.
Tesmimi nefes, nefyi ebet, sonra denizler..
Her girdiğin evlerde durur kırmızı izler...
Kâbusi hiyanetle vatan can çekişirken
Âtimizi dendanı harisin kemirirken
Bir gün Rumeli dağları envara boyandı;
Hürriyetin enfası ile herkes uyandı.

MUSTAFA KEMAL

ŞANLI ORDU GAZETESİ : 24 Kasım 1908
~~hayat üç buçukla dört arasındadır....
              ya üç buçuk atarsın....
       ya da dört dörtlük yaşarsınn.....~~

Çevrimdışı can__su

  • Okuyucu
  • *
  • İleti: 0
  • Teşekkür: 13
Ynt: ATATÜRK HAKKKINDA HERŞEY...
« Yanıtla #41 : Kasım 08, 2007, 12:39:01 »
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK HAKKINDA 30 ÖZEL DURUM

1."ATA" LAFINI SEVMEZDI
"Ataturk" hitabini ilk kez donemin Turk Dil Kurumu Baskani bir
konusmasinda kullanmis, Mustafa Kemal de cok begenerek soyadi olarak
almisti.Kendisine Ata" diye hitap edilmesinden hic hoslanmazdi.

2.EN SEVDIGI YEMEK
Manastir Askeri Lisesi yillarindan kalan bir aliskanlikla hayati
boyunca en sevdigi yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldi. Tatliya
duskun degildi ama cani istediginde cok sevdigi gul recelini tercih
ederdi.

3.EN BUYUK HAYALI DUNYA TURUNA CIKMAKTI
Omru yetseydi bir dunya turuna cikip Turk dili ve tarihi uzerindeki
calismalarini genisletmek en buyuk hayaliydi.

4.BASUCU KITABI "CALIKUSU" YDU.
Binlerce kitabi vardi.Ama bunlarin arasinda bir tanesini hayati
boyunca hatta cephede bile basucundan ayirmadi. Resat Nuri Guntekin'in
unlu Calikusu" romanini hep yaninda tasir, her gun rastgele bir
yerinden acar, birkac sayfa okurdu.

5.KABUL SALONUNDAKI AT YAVRUSU
Atlardan sonra en sevdigi hayvan kopekti. "Fox" adini verdigi kopegi,
Gazi`nin yataginin ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara duskunlugu o
dereceydi ki bir gun misafirlerinin de gorebilmesi icin yeni dogmus
bir tayla annesinin Cankaya Kosku kabul salonuna getirilmesini bile
emretmisti.

6.TAM BIR SALON ADAMI
En sevdigi dans valsti. Muzik zevki cesitlilik gosteriyordu.Klasik
Bati muzigi disinda Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.

7.GOMLEKLERININ TUMU BEYAZDI
Gomleklerinin hepsi beyazdi. Bu gomlekler ilk yillarda Isvicre`de ozel
olarak dikilirken sonra yerli mali kullanma kampanyasina onculuk
edebilmek icin Beyoglu`nda bir terziye diktirilmeye baslanmisti.

8.DOLABINDA LACIVERTE YER YOKTU
Takim elbiselerinin tasarimlarini hep kendisi cizerdi.Lacivert takim
giymeyi sevmezdi.

9.OLCULERI
Boyu 1.74 idi.Hayatinin son donemlerine kadar 76 olan kilosu
hastaliginin ilerlemeye baslamasiyla 46'ya kadar dusmustu. 43 numara
siyah rugan ayakkabi giyerdi.

10.RUMELI SIVESI
Ozenli ve temiz bir Turkce konusurdu. Ancak bazi kelimeleri Rumeli
sivesiyle telaffuz ederdi.

11.HAZIN BIR HIKAYE
Hayatinda bir donem cok onemli yer tutan Mustafa Kemal`in
evlenmesinden sonra hayatina trajik bir sekilde son veren Fikriye
Hanim`in mezarinin nerede oldugu bilinmiyor.

12.CUMHURBASKANLIGINDAN SIKILIYORDU.
Hayatinin cogunu gecirdigi savas cephelerinden sonra Cumhurbaskani
olarak gecirdigi yillar ona bir tecrit yasantisi gibi geliyor, cok
sevdigi halkindan ve sade bir vatandas yasamindan uzaklastigini
dusunuyordu.

13.PAPA`NIN TEMSILCISINE ELBISE
Kiyafet Kanunu cercevesinde tum din adamlarinin dini kiyafetleriyle
sokaga cikmalari yasaklaninca, Monsenyor Roncalli`ye kendi terzisi
Kemal Milasli eliyle bir koleksiyon hazirlatti.

14.KENDISI TIRAS OLMAZDI
Sabah kahvaltilariyla arasi hic hos degildi.Yataktan kalkar kalkmaz
odasindaki divanin uzerine bagdas kurarak oturur, gunun ilk kahvesini
sigarasini icerdi.Bir ozelligi de kendi kendine tiras olmamasiydi.

15.DUZEN TAKINTISI VARDI
Evinde ,cevresinde hatta konuk oldugu evlerde bile egri duran esyalari
duzeltmeden rahat edemezdi.

16.HOSGORULU LIDER
Koylunun birinin gazete kagidina sardigi tutunu icmeye calisirken eli
yanmis,"Alin bunu kendi icsin" diyerek Ataturk`e
kufretmisti.Mahkemeye cikarilacakti. Ataturk olayi dinledikten sonra
"Onu mahkemeye vereceginize dogru durust sigara icmesini temin edin"
dedi.

17.SIGARA PAZARLIGI
Hastaliginin baslangicinda kendisini muayene eden Dr.Fissinger gunde
kac paket sigara ictigini sormus, Ataturk "sekiz" demisti. Doktor bunu
gunde bir pakete indirmesi gerektigini soyleyince gulumseyerek cevap
vermisti:"Ben zaten bir paket iciyorum. Bundan sonra bunu sizin
izninizle yapacagim".

18."BU NASIL HALKCILIK?"
Bir sabah milletvekilleri ile trene binmisti.Konduktorun
milletvekillerinden bilet parasi almamasina sasirmis nedenini
sormustu.Trenin milletvekillerine bedava oldugunu ogrenince epey
sinirlenmis, "Ne de guzel halkcilik ama" demisti.

19."LAIKLIK ADAM OLMAKTIR!"
Ilk mecliste bir oturum sirasinda uyelerden biri laikligin ne manaya
geldigini anlamadigini soyleyince Gazi cok sinirlenmis ve elini
kursuye vurarak bir din bilgini olan uyeye cevap vermisti: "Adam olmak
demektir hocam,adam olmak!"

20.KURBANLARI BAGISLARDI
Gittigi yurt gezilerinde kendisi icin kurban edilen hayvanlara bakamaz
boyle durumlarda sirtini doner yada kesilmelerini engellerdi.

21.YABANCI DILE MERAKI
Askeri lisede ogrenmeye basladigi Fransizca'yi sonraki yillarda
gelistirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardi. Konusurken araya
Fransizca sozcukler de eklerdi.

22.FASULYESINE POKER
Kumardan hoslanmaz ama arkadaslariyla fasulyesine poker oynardi.Oyun
sonunda kazandiklarini iade ederdi.

23.KAN GORMEYE DAYANAMAZDI
Cephelerde dusmanla gogus goguse savasmis biri olarak en ilginc
ozelligi savas meydanlari disinda kan gorunce fenalasmasiydi.

24.KULAKLARI DUYAN TEK KISI.
Fransiz tarihcisi Herriot Ankara`ya geldiginde Gazi`nin kulaklarinin
duyuyor olmasina sasirmis anilarinda bunu espirili bir dille
anlatmisti: "T.C`de bir tane kulaklari duyan kisi var onu da
Cumhurbaskani yapmislar".

25.BIR RICASI BAS ACTIRDI
Bir gun halk arasinda dolasirken carsafli bir kadina rastlamis, "Hafiz
Hanim benim hatirim icin basindaki ortuyu acar misin?" diye sormustu.
Kadin bas ortusunu acarak , Ataturk`un onunde egildi ve ellerini
optu.

26.BILARDO VE YUZME
Sportmen kisiligi vardi. Her gun at biner , yuzmeye gider ve bilardo oynardi.

27.EN BASARILI DERS.
Egitim hayati boyunca en basarili dersi matematikti. Pozitif bilimlere
ilgisi hayati boyunca surdu.

28.YAGCILARA GECIT YOK
Yagcila cok kizardi Bir aksam sofrasida kendisine gereksiz sekilde
iltifat eden Abdulhak Hamit`e mudahale etti.

29.SON YILBASI GECESI
1937`yi 1938`e baglayan son yilbasi gecesini Disisleri Bakani Tevfik
Rustu Aras ile bas basa gecirmisti. O gece dolabindaki bazi elbiseleri
bakana hediye etmisti.

30.KOSKTEKI GUVERCINLIK
Kuslari cok severdi.Cankaya Kosku`nde ozel bir bakicinin ilgilendigi
guvercinligi vardi.
~~hayat üç buçukla dört arasındadır....
              ya üç buçuk atarsın....
       ya da dört dörtlük yaşarsınn.....~~

Çevrimdışı can__su

  • Okuyucu
  • *
  • İleti: 0
  • Teşekkür: 13
Ynt: ATATÜRK HAKKKINDA HERŞEY...
« Yanıtla #42 : Kasım 08, 2007, 12:45:45 »

ATATÜRK VE 19 RAKAMI

1. 1881'de 19. yüzyılın bitimine 19 yıl kala doğmuştur.

2. Sağlığında, İngiliz İmparatorluğu Hükümeti Atatürk' ün doğum gününü tebrik için Türk Hükümeti 'den sormuş, ATATÜRK 19 Mayıs 1881 diye yanıtlamış ve kayıtlara böyle geçmiştir.

3. 1900'de 19 yaşında Harbiye' ye girmiştir.

4. 19 Aralık 1904' de bağımsız düşüncelerinden ötürü yıldız sarayına çağrıldı.

5. Harp akademisinden aldığı sicil 317–8 dır dır. Bu rakamların tek toplamı 19 eder.

6. Çanakkale Savaşının zaferle sonuçlanmasında 19' uncu fırka'yı (tümen) kurmuş ve ona komuta etmiştir.

7. 19 Mayıs 1915' de albay oldu.

8. Mahiyetindeki komutanlara: "Ben size, taarruz edin demiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar yerimize başka kuvvetler gelebilir" demiş elindeki çok az kuvvetle 19 Mayıs 1915' e kadar oyalama muharebesi ile düşmanı tutmuştur. Düşmanın yine Çanakkale' deki başarısızlıkları sonucunda 10 Aralık 1915'te Gelibolu Yarımadası boşaltılmıştır.

9. Zor bir duruma düşen 7. Ordu'ya komutan tayin edilen M. Kemal, bir düşman saldırısını seziyor ve hazırlanıyor. Nitekim 19 Eylül sabahı düşman harekete geçiyor, hem de kat üstün kuvvetlerle. Sağındaki ve solundaki kuvvetler epeyce kayıp verdikleri halde M. Kemal zamanında aldığı tedbirlerle kayıp vermekten kurtuluyor.

10. 19 Mayıs' ta Samsun' a çıkacak olan Atatürk' ün bindiği vapurda 19 yolcu vardı. 19 Mayıs 1963 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Prof. Dr. Tarık Zafer Tun aya’nın 19 Mayıs ve ötesi adlı makalesinden.

11. 19 Mayıs 1919' da Samsun'a çıkıyor. Bu tarihte 3 tane 19 rakamı vardır ki Atatürk' ün ömrü de zaten 3x19 dur. 19 Mayıs 1919' da 2x19=38 yaşındaydı.

12. 19 yıl Türk Milleti'nin hâkimiyetine bilfiil hâkim olmuş, Türk Milletine Baş Komutan ve Devlet başkanı olarak hizmet etmiştir. (1919–1938)

13. Milli Mücadele' ye fiili olarak başlaması için komutanlara yaptığı konuşma ve Meclis'te Milli davanın gerçekleşmesi yolunda güdülecek siyasetin karara bağlanma tarihi de 19 Kasım 1919 'dur.

14. Sakarya Meydan Muharebesi'ni kazandıktan sonra, başarısına karşılık TBMM kendisine olan minnet ve şükranını belirtmek için 19 Eylül 1921' de kabul ettiği özel bir kanunla Mareşallik ve Gazilik unvanı vermiştir.

15. Millete yayınladığı bir beyanname ile Osmanlı Devleti'nin hayat ve egemenliğinin sona erdiğini belirterek Türk Milleti'ni hayat ve bağımsızlığa kavuşturmak için, Ankara ' da olağanüstü bir Meclis toplantısı ve Türk Milleti'nin iradesini bu Meclise devretmeyi 19 Mart 1920 'de kararlaştırmıştır.

16. Hitabet sanatının bir şaheseri olan Büyük Nutuk' un sonundaki Türk Gençliği'ne Hitabesi de başlangıç cümlesiyle beraber 19 cümledir.

17. Büyük devlet adamı ve eşsiz kahramanın adı ve soyadı "MUSTAFA KEMAL ATATÜRK" 19 harftir.

18. "NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE ". Bu şaheser cümle 19 harftir.

19. "İSTİKLAL GÖKLERDEDİR" Ne rastlantıdır ki, Atatürk' ün bu sözleri de 19 harftir.

20. 10 Kasım 1938 (19x2x19) (10 Kasım günü saat 9 da 10+9=19) 3x19 =57 yaşında ölümlü yaşama gözlerini kapamıştır.

21. Cenazesi büyük bir merasimle 19 Kasım 1938 günü Yavuz zırhlısı ile İzmit' e götürülmüştür.

22. En Büyük Kahraman'ın ebediyete intikali üzerine arkadaşı ve halefi İsmet İnönü' nün Türk Milletine beyannamesi 19 cümledir.

23. Doğum ve ölüm yılları (1881 ve 1938), 19 sayısının katlarıdır.

24. 1919 rakamında 101 tane 19 vardır.

25. İlk 19 yılda hazırlandı, ikinci 19 yılda siyaset ve askerlik alanında savaştı, üçüncü 19' uncu yılda devlet başkanı sıfatı ile hizmet etti.
~~hayat üç buçukla dört arasındadır....
              ya üç buçuk atarsın....
       ya da dört dörtlük yaşarsınn.....~~

Çevrimdışı gülayy

  • Okuyucu
  • *
  • İleti: 2
  • Teşekkür: 0
ATATÜRK İLE İLGİLİ BİLİNMEYENLER
« Yanıtla #43 : Kasım 08, 2007, 13:16:15 »
ATATÜRK İLE İLGİLİ BİLİNMEYENLER

Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk´ün olağanüstü yaşamı boyunca başından son derece ilginç ve gizemli olayların geçtiği biliniyor. Bu sayfamızda da bunların bir kısmına yer vermeye çalışacağız. Zaman içinde bunlara bulduğumuz yenileri de ilave olacak. Hepsini yanyana getirdiğimizde Atatürk´ün üstün şahsiyetinin yanısıra birde olağanüstü ve bilinmeyen bir yanının da olduğu gözler önüne serilmiş olacak.

İLK BAŞ KALDIRIŞI :

Atatürk, oldu olası Arapça derslerinden, yere bağdaş kurarak oturmaktan ve dizleri üstünde durarak yazı yazmaktan hiç memnun değildi.Yine dizlerinin üstünde durmaktan dizlerinin ağrıdığı bir gün ayağa kalkarak dersi ayakta dinlemeye başladı.Fakat bu seferde hocası bundan memnun olmamıştı ve Atatürk´e yerine oturmasını söyledi.Atatürk ise dizlerinin ağrıdığını ve oturamayacağını söyledi. Bunun üzerine hocası sinirlenip, deliler gibi haykırarak ;
"Neee bana karşımı geliyorsun " dedi.
Atatürk bunun üzerine ;
"Evet karşı geliyorum" dedi.
Tam bu anda diğer bütün çocuklarda ayağa kalkıp ;
"Evet karşı geliyoruz" diyerek aynı sözleri tekrarlayınca,hoca ne yapacağını şaşırarak onlarla uzlaşmak zorunda kalmıştı. Bu onun ilk baş kaldırışıydı. Liderlik vasfının ve kitleleri peşinden sürükleyen karizmasının ilk ortaya çıkışıydı.

15 YIL HÜKÜM SÜRECEKSıN...

Atatürk hakkında yapılmış birçok kehanet vardır.Bunların en ilginci onun el falına bakan bedevinin söyledikleridir.
Mustafa Kemal arkadaşları ile Bingazi´ye, Trablusgarp savaşına katılmaya gidiyordu.Yolda bie bedevi´ye rastladılar.Bedevi el falına çok iyi baktığını ve genç subaylara da isterlerse bakabileceğini söyledi.Hepsi ellerini açarak bedevinin söylediklerini dinlemeye başladı.Sıra Mustafa Kemal´e gelince, o önce baktırmak istemedi ama arkadaşlarının ısrarı karşısında, sonunda o da elini bedevi´ye açtı.Bedevi ele bakar bakmaz yerinden sıçradı ve heyecan içinde ;
"Sen padişah olacaksın" dedi ve ilave etti "15 yıl hüküm süreceksin."
Genç subaylar gülüştüler ve yollarına devam ettiler.
Aradan yıllar geçti, Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti´nin Cumhurbaşkanı oldu.Cumhuriyetin 14.yılında hastalandı.Karaciğeri kötüye gittiğinde çevresindekiler ona "Artık içme Paşam" dediler.
Atatürk onlara birzamanlar yolda rastladıkları falcı bedevi´yi hatırlattı ve gülerek ;
"Arap vaktiyle söylemişti, Bizim padişahlık nasıl olsa 15 yıl sürecek...Hesapça bu son senemizdir..."
Yıl 1938 ´di...


Bilindiği gibi Hint halkı Atatürk´ü ve Türk halkını yanlız bırakmamıştı.Kurtuluş savaşından yıllar sonra ,1929 yılında Bir hintli Mihrace Atatürk´ü Pera Palas´taki 101 No´lu odasında ziyarete gelmişti.Mihrace´nin Atatürk´ü hangi nedenle ziyaret ettiği ve adı ve ziyaret sebebi hala bilinmiyor.Mihrace´nin ziyaretindeki bir sır da getirdiği hediyede yatmaktadır.Bu hediye altın sırmalı, hint işi ipek bir seccadedir.

Seccadenin üzerinde bir şamdanın asılı olduğu düz bir kemeri,her iki yanında birer güvercin bulunan beş kubbeli bir diğer kemerin çevrelediği görülmektedir.Bordür de fillerden oluşmaktadır.

En ilginç yer ise her iki kemerin arasında orta kısımda dal kıvrımları ve güllerin çevrimi ile oluşan boşlukta romen rakkamlı bir saatin bulunmasıdır ve saat ; 09.08´ i göstermektedir. Atatürk Mihracenin ziyaretinden 9 sene sonra saat 09.05 ´te vefat etmişti.

Seccade halen Pera Palas´ ta bulunmaktadır.
 
ATATÜRK´ÜN GELECEĞı GÖRDÜĞÜ OLAYLAR :

Atatürk 1931 yılında,2.Dünya savaşı´nın patlamasının yakın olduğunu söylemiş ve bu konudaki düşüncelerini General McArthur´a şöyle anlatmıştı.
"Versay antlaşması,1.dünya savaşı´na yol açan nedenlerden hiçbirini ortadan kaldırmadı.Tersine rakipler arasındaki uçurumu büsbütün derinleştirdi.Şimdi içinde yaşadığımız barış dönemi,sadece bir ateşkesten ibarettir.Avrupa´nın geleceği Almanya´nın alacağı tavra bağlıdır."
General McArthur´a göre,savaşın 1940-1945 yılları arasında çıkacağını söyleyen Atatürk,Almanya´nın ancak Amerika´nın savaşa katılması ile yenileceğini ifade etmiştir.
Atatürk hayatının sonlarına doğruda şöyle diyordu ;
"Bir dünya savaşı yakındır.Bu savaş sonucunda, dünyanın durumu ve dengesi baştanbaşa değişecektir."
ATATÜRK, Mussolini hakkında da şu görüşlerini açıklamıştı ;
Mussolini bir maceraperesttir.Milletini bir uçuruma sürüklemektedir.Her tarafa saldırıyor.Bu adam yüzünden,çok şımarmış olan bu millete dersini vermeyi çok isterdim.,lakin yakında bir küçük millet onlara layık olduğu dersi verecektir.Ve şunuda hatırlatırım ki,bir gün gelecek,Mussolini´yi kendi milleti linç edecektir."
Bu görüşleri aynen gerçekleşmiştir.

ATATÜRK´ÜN RÜYASI :
Atatürk´ün bir rüyasını da Dr.Reşit Galip Bey´den öğrenmekteyiz,
"Mustafa Kemal ,Ankara´ya geldikten bir süre sonra ilginç bir rüya görmüştü.Ertesi gün bana şöyle anlattı. ;
"Reşit Bey,rüyamda bana ´Paşam ,ınönü´den ne haber?´diye sordunuz.Bende ´vaziyet kritiktir´ cevabı verdim.´Kritik nedir? Anlamadım ki!´dediniz.Bende ´Bunun cevabını 15 dakikaya kadar veririm´ diyerek odama çekildim."
Mustafa Kemal bana bu rüyasını anlattığında düşman henüz ızmir´e çıkmamıştı,ınönü mevkii de henüz bir önem taşımıyordu.Aradan yıllar geçti 2.ınönü savaşı´nın kritik günlerinden biriydi.Mustafa Kemal´in arabası Millet Meclisinin önünde durdu.Hemen yanına koşarak,telaş ve endişe içinde, "Paşam ,ınönü´den ne haber?" diye sordum.
Aynen şu cevabı verdi ;
"vaziyet kritiktir"
O zaman ben ;
"Kritik nedir? Anlamadım ki!" dedim.
O da ;
"Sana bunun cevabını 15 dakikaya kadar veririm" dedikten sonra gülümsedi ve ;
"Hani Ankara´ya geldikten sonra bir rüya görmüşdüm,hatırladın mı?"
Hafızamı yoklayarak, rüyasını anlattım.Gülerek ;
"işte, rüya ayniyle vakidir.Ben ısmet´i tanırım,göreceksin 15 dakikaya kadar kendisinden muzafferiyet haberi alacağız."
Gerçekten de 5 dakika geçmeden bir telgraf gelmiş ve 2.ınönü savaşı´nın da zaferle sonuçlandığını öğrenmişlerdi...
 
ATATÜRK´ÜN 1907´DE ÇıZDıĞı T.C. HARıTASI :
Atatürk, Kurtuluş savaşından çok önce, ittihatçıların Trakya´da 1907´de yaptıkları bir toplantı sırasında, bir Türkiye haritası çizmişti.Orada bulunanların anlattıklarına göre,o günkü Osmanlı devleti sınırlarıyla hiçbir ilgisi olmayan ve o zaman hiçbir anlam veremedikleri bu harita, gelecekte, yine Atatürk´ün kuracağı Türkiye Cumhuriyeti´nin haritası olacaktı.Haritada bugünkü sınırlarımıza uymayan tek bir fark vardı ;Atatürk, bizden ayrılmasına gönlünün bir türlü razı olmadığı Kerkük´ü de Türkiye topraklarına katmıştı.

DENEME UÇUŞU :
Uçakların ilk deneme ve gelişme dönemleriydi.Fransa´da yapılan bir uçak gösterisine katılan, birçok ulusun temsilcileri arasında, Osmanlı ateşesi olarak Mustafa Kemal´de katılmıştı.Gösteriyi izleyenler, sırasıyla uçağa bindirilerek gezdiriliyorlardı.Sıra Mustafa Kemal´e geldiğinde, gösteride bulunan ve genç ateşenin komutanı olan şahıs,birden bir rahatsızlık duyarak Mustafa Kemal´in uçağa binmesine engel oldu.Öteki temsilcilerle havalanan uçak kısa bir süre sonra düştü ve içindekilerden sağ kurtulan olmadı.
 
ATATÜRK VE "9" VE "19" Rakkamları :
 
Atatürk´ün hayatında "9" rakkamının kendine özgü önemli bir yeri olmuştur.Örneğin Atatürk´ün doğum yılı olan 1881 rakkamı, "9" rakkamı ile birçok ilşkiler göstermektedir.
1+8=9
8+1=9
18=2x9
81=9x9
18+81=99
19x99=1881
Atatürk´ün harb okuluna girdiği tarih : 1899
Vatanı kurtarmak için Samsun´a ayak bastı : 19/05/1919
Bandırma vapurunda yolcu sayısı 19 ´dur.
ıttihat ve Terakki´nin yıllık toplantısına Trablusgarp delegesi olarak katıldı : 22/09/1909
Sivas kongresinde Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesini kurdu : 04/09/1919
Erzurum Mebus adaylığını kabul etti : 19/10/1919
TBMM tarafından kendisine gazi ünvanı verildi ve Mareşalliğe terfi ettirildi : 19/09/1921
Atatürk 19.yüzyılda 19 yıl yaşamıştır.
Atatürk 19.yüzyılın bitmesine 19 yıl kala doğmuştur.
Atatürk´ün ilk askeri görevi, 19.Kolordu Komutanlığıdır.
Mustafa Kemal Atatürk : 19 harften oluşmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk´ün nüfus cüzdanının numarası da 993814-B idi.
Bu sayı dizisindeki 938 rakkamı öldüğü yılı hatırlatmakta geriye kalan 9 ve 14 rakkamı da ölüm saatinin yakın bir benzeridir.
"Ne mutlu Türküm diyene" =19
"ıstikbal göklerdedir" =19

ATATÜRK'ÜN ÖNSEZİLERİ:
"Bunlar bir gün olacaktır...Görürsünüz,işitirsiniz..."
Prof.Dr.Afet ınan "Atatürk hakkında hatıra ve belgeler" adlı kitabında ilginç bir hatırasını naklediyor. Atatürk 09 ocak 1936 Perşembe günü, dil ve tarih coğrafya fakültesi´nin açılış dersinde okuması için afet ınan´a :
"tarih belgelerinin ilerideki keşifleri buna dayanacaktır.Her tarihi kişinin söylediği sözler toplanabilecek ve böylece biz onları kendi seslerinden ve sözlerinden dinleyebileceğiz." diyerek yazıyı verir.
Buna karşılık Afet ınan :
"Bu çok uzak bir gelecekte belki olabilecek keşfin benim ifadem olarak verilmesine cesaret edemiyeceğimi" kendisine söylediğim zaman canı sıkıldı ve şöyle dedi :
"Bunlar bir gün olacaktır...Görürsünüz,işitirsiniz..."
30 yıl sonra :
Atatürk tarafından bu yazının verilmesinden 30 yıl sonra yine aynı ay ve günlere tesadüf eden,01 ocak 1966´ da şöyle bir haber yayımlandı :
"Venedik´in Saint Georges Adası´ndaki Benedictis Manastırı Labratuvarları´nda, manastır rahiplerinden Pellegrio´ nun yönetiminde,seslerin ayırımı esasına dayanan çok dikkate değer araştırmalar yapılmaktadır.ıtalya ıçişleri Bakanlığı,1962 ´de başlayan bu çalışmaları kontrol etmektedir.Fakat elde edilen sonuçlar halen açıklanmamıştır.Saint Georges Adası´ndaki bilim kurulunun geçmişe ait sesleri toplayacak,elektronik araçlar üretmeye çalışmakjtadırlar.Bilim adamları özellikle Demosten,Pitagor ve Jul Sezar´ın söylevlerinden kendi sesleri ile parçalar elde etmeye uğraşmaktadırlar."
Haberin sonunda ise daha açıklayıcı bilgilerin şu anda verilemeyeceğinden bahsediliyordu.
 
ATATÜRK´ÜN GÖRDÜĞÜ SON RÜYA :
26 Eylül 1938 tarihinde Atatürk, rahatsızlığı ile ilgili olarak ilk defa hafif bir koma atlatmıştı.Prof.Dr.Afet ınan,olayı şöyle anlatıyor :
"O geceyi rahatsız geçirdi,ilk hafif komayı o zaman atlatmıştı.Ertesi sabahki açıklamasında" :
"Demek ölüm böyle olacak" diyerek "uzun bir rüya gördüğünü" söyledi ve "Salih´e söyle ,ikimizde bir kuyuya düştük,fakat o kurtuldu" dedi.
Atatürk´ün,burada "kuyuya düşme" sembolü ile gördüğü rüya vizyonu,kendisininde söylediği gibi ölümün habercisiydi.
Salih Bozol´un kuyudan kurtulması ise bilindiği gibi,Atatürk´ün vefat ettiği gün ,buna çok üzülen Salih Bozok´un da intihar etmesi ve sonunda onun kurtarılmasını simgeliyordu.
ışte bu ATATÜRK´ün son rüyası idi...

 

 

Çevrimdışı can__su

  • Okuyucu
  • *
  • İleti: 0
  • Teşekkür: 13
Ynt: ATATÜRK HAKKKINDA HERŞEY...
« Yanıtla #44 : Kasım 08, 2007, 14:00:43 »
ATATÜRK DİYORKİ;


Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz.

Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.


Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.


Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.


Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.


Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.


Gerçi bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir.


Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar.


Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep olmuştur.


Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.


Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.

Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır.

Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.

Türk Milletinin istidadı ve kesin kararı medeniyet yolunda, durmadan, yılmadan ilerlemektir.

Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.

Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.

Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.

Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.

Biz dünya medeniyeti ailesi içinde bulunuyoruz. Medeniyetin bütün icaplarını tatbik edeceğiz.

Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.

Milletimiz her güçlük ve zorluk karşısında, durmadan ilerlemekte ve yükselmektedir. Büyük Türk Milletinin bu yoldaki hızını, her vasıtayla arttırmaya çalışmak, bizim hepimizin en kutlu vazifemizdir.

İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?

Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.

Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.

Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim.

Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.

Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur.

Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.

Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.

Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.

Müsbet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir.

Mualimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmenleri ve eğiticileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır.

Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet, henüz millet namını almak istidadını keşfetmemiştir.

Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır.

Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir.

Türkiye'nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstahak ve layık olan köylüdür. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iktisadi siyaseti bu aslî gayeye erişmek maksadını güder.

Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir.
~~hayat üç buçukla dört arasındadır....
              ya üç buçuk atarsın....
       ya da dört dörtlük yaşarsınn.....~~