Gönderen Konu: [ Sinema ] Mustafa  (Okunma sayısı 3341 defa)

Çevrimdışı zyndan

  • KıdemLi Uye
  • ****
  • İleti: 110
  • Teşekkür: 4
[ Sinema ] Mustafa
« : Eylül 21, 2008, 08:41:26 »
Ulu Önder Atatürk'ün hayatını konu alan ve Can Dündar'ın senaryosunu yazıp yönettiği ''Mustafa'' adlı belgesel film 29 Ekim'de vizyona girecek.

Ölümünün 70. yıl dönümünde Atatürk'ün Türkiye'ye, dünyaya ve yeni yetişen nesle tam anlatılamadığı, yapılan belgesellerin Türkiye ölçeğiyle sınırlı ve belli bir dönemle kısıtlı kaldığı açıklandı.

Selanik'ten Dolmabahçe'ye kadar hayatını başından sonuna mercek altına alan, Atatürk'ü şablonlardan uzak olarak askeri, siyasi, insani boyutlarıyla anlatan bir filmin eksikliğinin hep hissedildiği kaydedilen açıklamada, 15 yıldır Atatürk belgeselleri yapan ve ''Sarı Zeybek'' ile Atatürk'ün değişik yönlerini seyirciyle tanıştıran gazeteci Can Dündar ve ekibinin, Atatürk'ün hayatını sinema diliyle anlattığı ''Mustafa'' belgeselinin 29 Ekim'de vizyona girecek.

''Mustafa'' filmiyle özellikle yeni neslin Atatürk'ü yeniden keşfedeceği belirtilen açıklamada, film için Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı arşivleri başta olmak üzere, yerli ve yabancı pek çok arşivin özel izinle açıldığı ifade edildi.

Atatürk'ün daha önce görülmeyen fotoğraflarına, hatıralarını yazdığı not defterlerine, yakınlarına yolladığı çok özel mektuplarına, günlüğüne, el yazmalarına ulaşıldığı kaydedilen açıklamada, çekim ekibinin Atatürk'ün ayak bastığı Selanik'ten Manastır'a, Şam'dan Berlin'e, Sofya'dan Karlsbad'a kadar her coğrafyaya giderek, doğduğu odadan öldüğü odaya dek her mekana girerek yerinde görüntülediği vurgulandı.

Geniş ve deneyimli bir kadronun Atatürk'e dair yazılan kitapları, yerli yabancı basını, diplomatik yazışmaları tarayarak objektif, sıcak bir hayat hikayesi anlatmaya çalıştığı bildirilen açıklamada, Atatürk'ten kalan eşyaların, anıların, çalıştığı karargahların, yaşadığı evlerin, geride bıraktığı belgelerin, sevdiği müziklerin, söylediği sözlerin titizlikle derlendiği belirtildi.

Açıklamada, filmin müziklerinin, Balkanlardan yetişen uluslararası müzisyen Goran Bregoviç tarafından bestelendiği ifade edildi.


www.mustafa.com.tr

Çevrimdışı shade

  • Daimi Uye
  • *****
  • İleti: 392
  • Teşekkür: 31
AL İŞTE SANA MUSTAFA!
« Yanıtla #1 : Kasım 11, 2008, 12:19:58 »
                                        AL İŞTE SANA MUSTAFA!

Atatürk diktatör müydü? Atatürk acımasız mıydı? "Al işte sana Mustafa!" Uğur Dündar böyle tanıtım yaptı, Can Dündar'a Turgut Özakman ile yanıt verdi. 

Uğur Dündar'ın Arena'daki bu haftaki konuğu “Şu Çılgın Türkler” kitabının yazarı Turgut Özakman oldu. "Mustafa Kemal Atatürk alkolik miydi, yalnız mı öldü, devrimleri intikam için mi yaptı, diktatör müydü, acımasız mıydı, din düşmanı mıydı, milli mücadele emrini Mustafa Kemal’e Vahdettin mi verdi?" sorularının yanıtını verdi.
 


Tanıtımda "AL SANA MUSTAFA" diyerek bir de Can Dündar'a gönderme yaptı.

"Atatürk'ün içkisini miçkisini anlatmaya kalkan insanlara ben dedikoducu kadın gözüyle bakıyorum. Ivır zıvır bunlar, Atatürk’ün insan yanı falan değil." diyerek 'Mustafa' filmini çeken Can Dündar'ı kızdıracak açıklamalar yaptı:

Turgut Özakman Büyük Önder Atatürk hakkındaki tüm gerçekleri belgeleriyle açıkladı. Atatürk’ü en iyi bilen İsim Turgut Özakman’a göre asılsız iddiaların asıl nedeni cehalet…

Özakman’ın konuşmalarından satır başları;

“Şimdi bakınız Atatürk annesiyle, babasıyla, çocukluğuyla, diniyle ilgili, sonra işte Çanakkale ile ilgili, Suriye cephesiyle ilgili, Cumhurbaşkanlığıyla ilgili, komutanlığıyla ilgili pek çok yalan var. Fakat bu yalanın binlerce sahibi yok. Bu yalanın 5 – 10 sahibi var. Bunlar 5-10 kişiler. Bunların hangi yanda oldukları belli. Sağda da var solda da var. Ama sağdakiler daha çoğunlukta. Bunların bazıları azimli, sonsuza kadar bu duyguyu götürüyorlar. Mesela solda biri vardı, isim söylemek istemiyorum. Arada bir Atatürk’ün lehine laf ediyor. Heralde diyorum ıslah oluyor. Çünkü sanıyorum ki tarih okumaya başladı.”

Ben üç yıldır Anadolu'yu dolaşıyorum, herkese yalvarıyorum, ne olur tarihinize çalışın. O zaman hem milletimizin büyüklüğünü görürüz. Hem zaaflarımızı da öğreniriz tarihten. Ve Atatürk’ün etrafında birleşiriz. Çünkü onun çizdiği kurtuluş yolundan başka kurtuluş yolu yok.

ATATÜRK YALNIZ MI ÖLDÜ?
Akman böyle bir konunun söz konusu bile olamayacağını dile getirerek sözlerini şöyle sürdürdü; “Tabii o yalnızlık kendi dehasından ötürü, bazı düşüncelerin üstünlüğünü ifade ediyorsa ona bir şey diyemem ama yalnız olması söz konu değil, milletiyle beraberdi.”

Akman Mustafa Kemal’in yalnız olmadığını şu örnekle anlattı; “Ben Atatürk’ün öldüğü zaman ilkokul üçüncü sınıftaydım. Bizim müdürümüz vardı Şükrü Bey. Yani ağlamak ne! Adamın, gözünün dolduğu hayal bile edilemezdi. O kadar sert, barut gibi biriydi. Bir 10 Kasım sabahı bizim sınafa bir bomba gibi düştü, hüngür hüngür ağlayarak ‘Atatürk’ü kaybettik.’ diye. Bizim sınıftaki öğretmenle bayılacak gibi oldu. Okul birbirine girdi. Benim bile bildiğim Bütün bir Bakırköy Atatürk’ün sağlık durumuyla candan ilgileniyordu. Ölümünden sonraki filmler, fotoğraflar, Atatürk’ün ne kadar sevildiğini ortaya koyuyor.”

ATATÜRK DİKTATÖR MÜYDÜ?
Dündar: Atatürk diktatör müydü? Yani o dönemin Hitler’i Musonlini’siyle benzer bir yanı var mıydı?

Özakman: Hiç alakası yok. Özellikle o ikisi Atatürk'ün özel hayatında alay mevzu. Muhtemelen Hitler’den ürküyor, korkuyor da yani bulaşmaktan çok uzak duruyor. Hem yurt içinde hem yurt dışında barışta olan insanın onlarla aynı paralelde olması söz konusu olamaz! Bizim en büyük eksikliğimiz, yakın tarihimizi bilmemek. Tarihimizi bilseydik Atatürk’ü de bilirdik. Keşke diktatör olsaydı da toprak reformunu geçirseydi. Toprak reformu yapılmadan köylü çiftçi yapılmaz. Köylü çiftçi olmadığı sürece de sandıktan ortaçağ çıkar.

Dündar: Belki o zaman bu Güneydoğu’da yaşadığımız sıkıntılar. Terör örgütü belası ortaya çıkmazdı değil mi?

Özakman: Tabiî ki olmazdı. Evi, barkı geçinebileceği kadar arazisi olan insanın devletiyle bir sorunu olamaz.

ATATÜRK DİN DÜŞMANI MIYDI?
Dündar: Bazı çevrelerin Mustafa Kemal’e yakıştırmak istediği din düşmanlığı kavramı tamamen maksatlı değil mi?

Özakman: Şimdi padişahlık gidiyor, hilafet gidiyor. Bundan nemalanan insanlar var tabii ki. Rejime karşı, Atatürk’e karşı tavır alabilirler. Ama bunların büyük bir çoğunluğu, bunlardan biri de Bakırköy’de yaşıyordu. Giderek baktılar ki Cumhuriyet çok önemli bir şey… O zaman o Atatürk karşıtları, kuşkularını bir kenara bırakarak. Atatürk’ün yanında yer aldılar.

ATATÜRK ALKOLİK MİYDİ?
Biz şimdi dahisi çok olan bir millet değiliz. O yüzden bir dahiyi yorumlamayı da bilmiyoruz. Yani Batılı bir dahinin içkisi miçkisi konuşulur mu? Gülerler adama, ayıplarlar! Yani Wagner’in özel hayatı anlatılamayacak kadar çirkinliklerle doluydu, ama wagner’in besteciliği konuşulur başka şeyler konuşulmaz.

CAN DÜNDAR'A DEDİKODUCU GÖNDERMESİ
"Atatürk’ün insan olarak birkaç zaafı olabilir. Mesela Latife Hanım'la evlenmesi bence bir zaaftı. Ama insanlar zaaflarıyla da büyür. Ama ne bileyim böyle içkisini miçkisini anlatmaya kalkan insanlara ben dedikoducu kadın gözüyle bakıyorum. Ivır zıvır bunlar, Atatürk’ün insan yanı falan değil."

MİLLİ MÜCADELE GÖREVİNİ VAHDETTİN Mİ VERDİ?
Dündar: Sultan Vahdettin, Atatürk’ü milli mücadele için görevlendirmiş. 40 bin altın vermiş. Ve Anadolu’yu diyar diyar dolaşmış milli mücadele böyle gerçekleştirilmiş? Bu doğru mu Sayın Özakman?

Özakman: Şimdi, Vahdettin padişah… Vahdettin böyle zor bir dönemi, göğüsleyecek şekilde yetişmiş biri değil. Onun bu büyük talihsizliği, Osmanlı devletinin de talihsizliği… Böyle bir kültürü yok. Ama bütün kurtuluşu önce Allah’a sonra İngilizlere mediun olacağınızı bütün politikanızı böyle götürürseniz sonunda siz emparyalistlerin kuklası olursunuz ve milli mücadele karşısında yer alırsınız. Tabi Atatürk ve arkadaşlarının idam edilmesini onaylarsınanız millet ayağa kalkar! Yani çok ciddi bir din savaşı yaşanıyor bir taraftan da.

Bunun özeti şudur; Mustafa Kemal ve arkadaşları padişahın emrine aykırı olarak silahlandılar. Asileri tabii ki yok etmemiz gerekirdi. Bunu biz yapamıyoruz.

ATATÜRK ARKADAŞLARINI SATTI MI?
Dündar: Atatürk bir devrimci, devrimler kolay olmuyor. Son zamnalarda yüksek sesle dile getirilen iddialaradan biri de Atatürk’ün dostlarını satan bir kişiliğe sahip olduğu şeklinde. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Özakman: Bunlar da yeni yalanlar… Atatürk hiçbir arkadaşını satmamıştır! Atatürk’ün bazı arkadaşları Atatürk’ü satmıştır. Daha doğrusu Türkiye’nin kurtuluiunu satmışlardır. Kötü niyetle mi? Hayır… Ufukları çok dardı. Yani Latin alfabesine geçileceği söylendiği zaman Kazım Karabekir olmaz diyordu. Alt üst oluruz diyordu ama hiçbir şey de olmadı.

Karabekir, Fevzi Çakmak’a diyor ki; ‘Biz Anadolu’ya ilk geçmiş olanlar sen ve İsmet de dahil, biz bir konsey olalım, her şeyi bize danışın’ Cumhuriyet böyle olur mu? Tabi söz konusu olmuyor. Yaklaşımları bu, çok hizmetleri geçmiş namuslu dürüst askerler ama Atatürk’ün sade asker dediği insanlar. Çok az kitap okumuşlar. Bir yerde Atatürk’ün devrimlerinin arkasında yer almışlar.

ÖZAKMAN’IN GÖZÜYLE ‘İNSAN’ ATATÜRK
Uğur Dündar, Turgut Özakman’ın bakış açısıyla asıl insan olan Atatürk’ün nasıl olduğunu sorunca, Özakman, kendi gözünden gördüğü Atatürk’ü anlattı.

İşte Turgut Azakman’ın gözüyle Atatürk,

“Çok vefalı, çok terbiyeli, kadınlara karşı son derece saygılı, Çapkınsa da istese bile o dönemde çapkınlık yapabilir mi? Ama cumhurbaşkanı olduktan sonra bir takım hanımefendiler Atatürk’e aygın baygın baktılarsa o da bunu reddetmemiş olabilir. Bana sorarsa bu da helaldir.”
Dündar: Askeri yönüyle, devlet adamı yönüyle nasıldı Atatürk?

Özakman: Çok ciddi bir askerdi, vazifede kimseyi affetmiyor. Özel hayatında biraz muzip, biraz şakacı. Bunu da bilin. Yani çok gülen, rahat keyifli bir adamdı. Hoyrat sözcüğü Atatürk için söz konusu bile olamaz. Tavla oynar, iskambil oynar, bilardoya merakı var. Her medeni insan gibi doğayı insanları seviyor. Köpeği var… Küçük çocuklara çok büyük sevgisi var. Atı bir hastalığa yakalanıyor. Atını öldürecekler. ‘Durun öldürmeyin, ben bir vedalaşayım’ diyor. Gözleri dolarak atıyla vedalaşıyor.

TARİHİNİZE İYİ ÇALIŞIN ÇAĞRISI
Özakman son sözlerinde Türk halkına seslendi; “Ne olur tarihinize iyi çalışın, kulaktan dolma sözlere inanmayın. O zaman devletimizin milletimizin büyüklüğünü anlayacaksınız.”

İNTERNETHABER
Haber: Bahar GİRTİ
« Son Düzenleme: Kasım 11, 2008, 16:07:35 Gönderen: shade »

Çevrimdışı gizem316

  • Super Moderator
  • Daimi Uye
  • *****
  • İleti: 1540
  • Teşekkür: 39
  • özlüyorum seni zamanla barışamadım..yine hüzün:((
Ynt: [ Sinema ] Mustafa
« Yanıtla #2 : Kasım 11, 2008, 14:06:59 »
bu konuda bende düşüncelerimi söylemek istiyorum..
henüz filmi izleme fırsatım olmadı hani kendi görüşlerimi söyleyemeyeceğim fakat dün tvde gördüklerim beni öyle derinden yaraladıki..
yeni neslimize yani o küçücük çocukların aklındaki MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ün o tertemiz yüreklerinden çıkan söylerken bile bir karmaşa yaşayan o sözleri duymak..çok çok üzdü beni..
çocukalra soruyorlar  nasıl buldunuz filmi, en çok aklınızda ne kaldı diye..
çocukalrın yanıtları ise.. :'( :'( :'( :'( :'( :'( :'(

Çevrimdışı sibela85

  • Daimi Uye
  • *****
  • İleti: 1410
  • Teşekkür: 37
  • Hakkimda Bilgin yoksa, fikrinde olmasin!
Ynt: [ Sinema ] Mustafa
« Yanıtla #3 : Kasım 11, 2008, 14:38:11 »
Bu filmin yayınlanacağını duyduğum zaman ne kadar çok heyecanlanmıştım. Böyle bir devirde büyük Atamıza ait bir film yapıldı ne güzel diye düşünmüştüm.Ama bir ulusun atasını, önderini bu şekilde günlük bir hitap şekli "mustafa" adı altında sıradanlastırması bile çok üzücü...

CAN DUNDAR hep tv den tanidim, yazılarınıda beğenerek okuyordum geçenlerde abbas guclu ile bir universitede agir elestirilere okadar sakin cevaplar veriyordu ki bir kez daha ona olan hayranlığımı artırdı

ben filmi kesinlikle izlemeyi düşünüyorum...


Çevrimdışı shade

  • Daimi Uye
  • *****
  • İleti: 392
  • Teşekkür: 31
Ynt: [ Sinema ] Mustafa
« Yanıtla #4 : Kasım 13, 2008, 09:31:11 »
Mustafa için ne dedi?

Turgut Özakman’la dört saatlik ‘Mustafa’ sohbeti

Turgut Özakman hocamla kitaplar, anılar ve yorumlar arasında unutulmaz bir 4 saat geçirdik. Evinden ayrılırken nihayet ‘Mustafa’ya ilişkin derli toplu, akademik bir değerlendirme dinlemiş olmanın keyfini yaşıyordum...



Geçen gün Turgut Özakman’ı televizyonda bizim Mustafa filminden sahneler üzerinde yorum yaparken görünce çok üzülmüştüm.
Çünkü filmi izlemediğini biliyordum.
Ankara galasına bizzat davet ettiğim halde gelememişti. Sonradan karşılaştığımda da “Gelemedim, ama en kısa zamanda izleyip seni arayacağım, fikrimi söyleyeceğim” demişti.
Araya zaman girdi. Filmle ilgili asılsız eleştiriler aldı yürüdü. Filmde olmayan sahneler bile bu internet-medya kampanyasında suçlama için kullanıldı.
Sonunda Mehmet Ali Birand 32. Gün’de, “Mustafa” tartışması için Turgut Özakman’la beni davet edince, dün kapısını çaldım, “Hocam gelin şu filmi birlikte izleyelim” dedim.
“Memnuniyetle” kabul etti ve beni evine buyur etti.
Kitaplar, anılar, yorumlar arasında unutulmaz 4 saat geçirdik birlikte...

‘Şaşırmıştı, kuşkuluydu’
Özakman, annemin Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nden çalışma arkadaşıdır.
Bir kez daha yazmıştım, annem sigara içmeye onun yanında alışmış; yıllarca da tiryaki olarak kalmıştı. O yüzden “Şu Çılgın Türkler”den önce de bizim evde hep “kulakları çınlatılan”, saydığımız bir aile büyüğü gibidir.
Ankara Or-an sitesindeki evinde bu sıcaklıkla karşıladı beni...
Eleştirilerin hepsini okumuştu. Hatta biraz da şaşırmıştı.
Kuşkuluydu.
“Seyredeceğim. Beğenirsem söylerim, beğenmezsem de söylerim, haberin olsun” dedi.
Zaten aksi düşünülebilir miydi?

‘Hayret hayret hayret!’
Birlikte izlemeye koyulduk.
İzledikçe gözlerine inanamadı.
“Böylesine acımasızca yerden yere vurulan, hakkında kampanyalar açılan film bu mu”ydu?
“Ne vardı ki bunda?”
“Hayret...hayret...hayret...” diye tepkisini gösterdi Turgut Hoca...
Bu kampanyanın nasıl açıldığına inanamadığını söyledi.
Önündeki internet mesajlarında suçlanan sahneler, filmde yoktu bile...
İzlerken sorular sordu, notlar aldı.
Eleştirileri, katılmadığı noktalar yok muydu?
Vardı; hem de pek çoktu.
Ama bunun iyi niyetli ve titiz bir çalışma olduğunu, bir “ilk film” olmasından kaynaklanan kimi beklentileri karşılayamamamasının doğal sayılacağını, bazı küçük düzeltmeler yapılsa çok daha amacına uygun bir film haline gelebileceğini söyledi.
Bazı şeylerin söylenmesini “erken” ya da “zamansız” buluyordu. Bazı bilgilerin şu ortamda Atatürk’e zarar vermesinden korkuyordu. Ama film aleyhine karalama kampanyası yürütenlere, “Bu filme gitmeyin” diyenlere kesinlikle hak vermiyordu.

‘Haksızlık ediyorlar’
Bunları, dün akşamüzeri banda kaydedilen, bu akşam yayımlanacak “32. Gün” programında da söyledi:
Bütün eleştirilerini, maddi hata saydığı yerleri, yanlış anlaşılmasından endişelendiği sahneleri, kendi deyimiyle “bir hoca gibi, bir baba gibi”, müşfik bir yaklaşımla birer birer, madde madde sıraladı. Düzeltilmesini istedi.
Cevaplarımı sabırla, anlayışla dinledi.
Ama sonunda “filme haksızlık edildiğini” söyledi; büyük emek ürünü olduğunu teslim etti.
“Dediğim noktaları mutlaka düzelt. Ben de eşimi alıp sinemada da izlemeye gideceğim” diyerek beni uğurladı.
Torunu da filme gitmemiş, ama filmde Atatürk’ün sigara tiryakisi gibi gösterildiğini duymuş, üzüntüsünü dedesine söylemişti.
“Seni görse sana da söyleyecekti” dedi Turgut Hoca...
“Ben de onu görsem, dedesinin anneme kötü örnek olduğunu söylerdim” dedim; bir kahkaha attı.
“Film, Atatürk’ü sigara içerken gösteriyor” diye bana dava açanların, evlerde sigara içki içerek çocuklarına kötü örnek olan ana babalara da dava açması gerekmiyor muydu?
Filmi eleştirmek için program yapanların, makale yazanların, söz söyleyenlerin, “meslek etiği gereği” önce eleştirdikleri filmi görmeleri gerekmiyor muydu?
Özakman’ın evinden ayrılırken hem yarım yüzyılın imbiğinden süzülmüş bir birikimden yararlanmanın gururunu taşıyordum, hem de (nihayet) filme ilişkin derli toplu, akademik bir değerlendirme dinlemiş olmanın keyfini...
Aklımda, giderayak şefkatle kulağıma fısıldadığı şu söz kaldı en çok:
“Sabır... ya sabır!”


Çevrimdışı sibela85

  • Daimi Uye
  • *****
  • İleti: 1410
  • Teşekkür: 37
  • Hakkimda Bilgin yoksa, fikrinde olmasin!
Ynt: [ Sinema ] Mustafa
« Yanıtla #5 : Kasım 14, 2008, 11:36:19 »
 :alks :alks :alks izlemeden yorum yapmamalıyız bence